8 Mart 2012 Perşembe

Sri Lanka

Merhaba,

Merhaba dedim ya başlangıçta Merhaba benim en sevdiğim sözcüklerin başında gelir. Güzel olan şeylerin ya da güzel olmasını istediğimiz şeylerin başlangıcıdır “Merhaba”.

Dünyada görmediğimiz çok az ülke kaldı. Kimileri bize gezgin diyor. Kimileri seyyah, kimileri ise dünya vatandaşı. Bence üçü de doğru. Her şeyden önce bir "dünya vatandaşı"yım. Tüm dünya insanlarına, uygarlıklarına ve kültürlerine, hiçbir ayrım yapmadan, önyargısız yaklaşıyorum. İnsanlara ırk, din, dil, cinsiyet ve milliyet kalıplarının dışında, "insan" olarak bakmayı biliyorum. Kendi kültürümden olmayan insanların geleneklerini, kültürlerini, dünyalarını anlamaya çalışıyorum. Dünyanın, ancak insanla, temiz bir çevreyle ve sağlıkla değerli olduğunu; bu çeşitliliğin de büyük bir hazine olduğunu biliyorum. Gezmenin, kişinin hoşgörüsünü, yaratıcı yanını ve duyarlılığını artıran bir okul olduğunu ve bu okulun yaşı olmadığını; paylaşmanın da gezmek gibi bir tutku olduğunu hiç aklından çıkarmıyorum.

Soğuk kış günlerinde en keyif aldığım şeylerin başında gelir sıcak diyarlara seyahat etmek… Hikkaduwa’da bu sıcak diyarların en tercih ettiğim mekanıdır. Esasında Sri Lanka kuzeyden güneye, doğudan batıya her noktası ayrı keyif veren ve defalarca gidilecek bir yer.

Ben her gidişimde mutlak suretle Hikkaduwa’ya 2-3 gün ayırıyorum. Anlatacaklarımdan sonra sizlerinde bana hak vereceğinize inanıyorum.

Bir önceki yazımda belirtmediğim için özellikle yazmak istiyorum. İstanbul’dan farklı havayollarıyla aktarmalı olarak Sri Lanka’ya ulaşmanız mümkün. Air Jordan, Emirates, Air Arabia, Qatar Havayollarının yanı sıra 6 aydan bu yana Sri Lankan Havayolları ile Colombo’ya uçabilirsiniz. Size tavsiyem Colombo’ya ulaştıktan sonra Colombo’da 1 gece konaklayın. Colombo esasında size ilk anda zenginlikle yoksulluğun, varlıkla yokluğun bu kadar iç içe yaşandığı başka bir dünya mekanı olup olmadığını sorgulamanıza neden oluyor. Gerçekten de gezdiğim hiçbir ülkede bu kadar iç içe bir yaşama tanıklık etmedim.Colombo’da dinlendikten sonra bir araba kiralayarak doğruca Hikkaduwa’ya hareket edin.

Size tavsiyem aracı şoförle birlikte kiralayın. Zira Sri Lanka’da araba kullanmak çok zor. Yaklaşık 3 saatte deniz kenarında oluyoruz. Ben genellikle ‘Mercan Kayalıkları’nın önünde kurulu olan Coral Gardens Otelde kalırım. Çok lüks otellere sahip Hikkaduwa’da 3 * lı otelde kalmamı tüm dostlarım yadırgasa da ben bu oteli seviyorum. Bir kere otelin hemen sağ tarafında ‘alt tarafı cam’ olan tekneler var. Bunları kiralayıp mercan kayalıklarını seyretmek bana büyük bir keyif veriyor. Otelin hemen sol tarafında bulunan harika balık lokantalarında jumbo karidesler,istakozlar,kalamarlar ve yengeçleri midenize indirirken köpük köpük Hint okyanusunu seyretme imkanınız var.Deniz burada muhteşem.

Her ne kadar Tisunamide en çok kaybı veren bölge burası ama alışan vazgeçemez. Otelimin arka tarafında ise yüzlerce dükkân sıralı..Neler mi var bu dükkânlarda?.. Dünyaca ünlü ‘Safir’ Sri Lanka’da çıkartılmakta.. Sri Lanka’nın anlamı ‘ Parlayan ada ‘.. Adını Safir’den almış.. İpek kumaşlar, hediyelik eşyalar, masklar, batik kumaşlar, heykeller ve daha neler neler..Hikkaduwa’da dalma merakınız varsa tam yerindesiniz demektir. Güneşe aman dikkat 1 saat içerisinde sizi kavurabilir sizi. O nedenle mutlaka koruyucu krem kullanın.Otelin kahvaltısı harika… Ne mi var??? Benim en sevdiğim meyveler…. Hikkaduwa’dan mutlaka günübirlik Galla’ye geçiniz. Galle güneyde Hollandalıların kurduğu bir şehir.. Kalesini dolaşıp bir “ Historical Mansion/Art Gallery” (Müze ev) gezisi yapın. Ünlü deniz feneri’ni görün.

Sri Lanka Halk danslarını seyredin. Eğer imkan bulursanız kano kiralayıp nehre çıkın.. Timsahlar ve vahşi yaşam adrenalinizi yükseltsin.Dönüşte size tavsiyem mutlaka otelin havuzuna girin. Sırt üstü uzandığınızda havuzda, havuza dalını uzatan ağaçta sıralı maymunları göreceksiniz. Sizinle dalga geçecekler…Sri Lanka’ya gidip çay alışverişi yapmazsanız, dönüşte dalga geçerler sizinle… O nedenle bol miktarda çay alacağınız yerdir Hikkaduwa… Yol boyu sıralanmış hediyelik eşya fiyatlarının güzelliği ve ucuzluğu karşısında neredeyse 10. kuşaktan akraba ve arkadaşlarınıza da hediye alabilirsiniz.Gece saatlerinde tek başınıza yürümeyin bile demiyorum. Sakın dışarıya çıkmayın. Aslında çoğunun kötü niyetli olduğunu sanmıyorum ama yüzlerce yerli çevrenizi sarıp sizden para istiyor. Dokunanı ve size zarar vereni de çıkabilir.

Gün boyu yaptığınız keşif, güneş ve deniz sizi aslında öylesine yoruyor ki akşam otelde odanıza girdiğiniz anda uyuyorsunuz ama bu yukarıdaki uyarımı lütfen dikkate alın. Mevsime gelince, en güzel ve yağışsız mevsim Ocak ve Şubat…. Bakın yaklaştı… Eğer siz tek başıma gidemem diyorsanız turlara katılın ve gidin...Gezgin selam ve sevgilerimle. Kalın sağlıcakla…

Abidin Lutfi DEMİR

abidindemir1@yahoo.co.uk

BALTIKLARIN KEŞFEDİLMEMİŞ GÜZEL KIZI RİGA...

Riga Baltıkların Paris’i olarak anılmaktadır. İlk olarak 2005 yılının Kasım ayında gittim. Gitmeden önce o kadar çok araştırdım ve bilgi sahibi oldum ki yerel rehberimiz Mehmet’in bile sorular karşısında bana baktığı ve benden yardım beklediği oldu… Riga Baltık Denizine şehrin ortasından geçen Daugava Nehriyle açılmaktadır. Baltık Devletleri içerisinde en büyük olanıdır. Şehrin ilk kurulduğu yer olan tarihsel merkezi "Vecrīga" UNESCO Kültür Mirası'na kabul edilmiş olup mimari olarak sadece Viyana, St. Petersburg ve Barselona ile karşılaştırılabilecek güzellikteki Art Nouveau (Jugendstil) yapılarıyla ünlüdür.

Şehrin kuruluşu 12. yüzyıla kadar dayanır. 12. yüzyıl sonlarında liman şehri olan Riga'ya Alman ticaret gemilerinin uğramaya başlamasıyla nüfusu ve önemi artmıştır. Riganın resmi kuruluş yılı 1201 yılı olarak kabul edilmektedir.
Riga’ya Air Baltıc ve Türk Hava Yolları ile ulaşmak mümkün. Havaalanından şehre ulaşmak oldukça kolay. Ben size taksiyi tavsiye ederim. Taksiler konforlu ve ucuz.

Riga’ya kış mevsiminde gelirseniz ve varışınız öğleni aşarsa başlangıçta içinizi bir kasvet sarıyor. 1- 2 saat sonra ise bu durumu aşıyor ve intibak sağlıyorsunuz.Her zaman söylediğim gibi Riga’yı da keşfedebilmeniz için kaybolun… Şehir iki kısımdan oluşuyor. Old Town şehrin tarihi merkezi. Burada şehrin tarihi dokusuna tanıklık ediyorsunuz. . St. Peter’s Kilisesi, Brotherhood of the Blackheads Evi, Dome Katedrali, Büyük ve Küçük Guildhalls, St. Jacob’s Kilisesi, Riga Kalesi , Özgürlük Heykelinin keşfi gün boyu sürüyor.

Yorulduğunuzda soluk alacağınız nefis cafeler var. Öğlen yemeğinizi Lido’da alabilirsiniz. Lido Avrupa’nın en büyük ahşap yapılarından biri ve 1000 kişilik. İçerisinde müzikli bir yemekte tercih edebilirsiniz, fast food ‘ta. Buz patenide yapıp açık büfe restorandan da faydalanabilirisiniz, sadece bira veya kahvede içebilirsiniz.Bir öğleninizi mutlaka Lido’ya ayırmanızı öneririm.

Riga’ya yaz sezonu giderseniz Jurmala’ya mutlaka gidin. Letonya’nın Baltık Denizi kıyısında yer alan Jurmala bembeyaz kumsalları ve orman içerisinde yer alan romantik ağaç evleriyle Letonya’nın sayfiye bölgesi. En hoşuma giden tarafı tertemiz çam kokulu havası. Burada çok sayıda Spa Oteli var. Şifalı suları, çamur kürleri ile Baltık Ülkeleri’nin rehabilitasyon merkezi olan Jurmala’da hava kirliliğini önlemek amacıyla araba girişleri ücretli. Eğer hava elverirse mutlaka bembeyaz kumsallarda güneşlenip Baltık Denizi’ne girin. Burada da size Balık yemenizi öneriyorum.Riga’da bir akşam yemeğinizi Rozengrals Restaurant da alın. Ama gündüz saatlerinde bizzat giderek rezervasyon yaptırın. (Neden olduğunu orada anlayacak ve bana teşekkür edeceksiniz) Restoran çok otantik ve orijinal haliyle hizmet veriyor. 800 yıllık olduğunu ifade ediyorlar. Yemekler harika. Ben size fındıklı balığı öneriyorum. Çalışanlarının kıyafetleri ilginç o nedenle fotoğraf makinenizi yanınızda götürün. Çok şık giyinmenize gerek yok ama özellikle hafta sonu gidecekseniz şık giyinmenizde fayda var.

Riga’da hiç sıkılmayacaksınız ve zamanın nasıl geçtiğini de anlamayacaksınız. Bauska & Rundale Sarayına mutlaka gidiniz. Riga’ya 60 km uzaklıktaki BAUSKA turuna otel resepsiyonuna söyleyerek katılmanız mümkün. Onlar sizin için turizm ofisiyle görüşüşüp organizasyon yapıyorlar. Avrupa’nın en güzel saraylarından biri olan Rundale Sarayı’nı keşfetmeden dönmeyin. 1736-1740 yılları arasında yapımı tamamlanan Rundale Sarayı, Letonya Dükü Ernst Johann’ın yazlık sarayı olarak yaptırılmış. Barok ve Rokoko tarzında inşa edilmiş sarayın bahçesi Fransız tarzından düzenlenmiş. Tavsiye ediyorum…

Yine seyahat planınıza göre vaktiniz kalırsa Riga’ya 51 km. uzaklıktaki Letonya’nın en güzel şehirlerinden kabul edilen Sigulda’ya gidin. Sigulda Kalesi, Gauja Milli Parkı, Gutman Mağarası, Turaida Kalesi ve müzesini ziyaret edin. İnanın ki Kalelerin arasında gezerken kendinizi Ortaçağ Avrupası’nda hissedeceksiniz. Özellikle doğa sizi kendisine hayran bırakacak.Riga’nın kızları da en az şehir kadar güzel. Gece hayatı ise İngiliz ve İskoçları her hafta sonu buraya getirecek kadar hareketli. Özellikle Cuma ve Cumartesi kendinizi İngiltere’de hissediyorsunuz. Her yerde İngilizler var. Fiyatlarda otomatik olarak 2 misline çıkıyor.

İlk Noel Ağacının Riga’da olduğuna inanıldığından en büyük Noel Ağacı’da Kasım ayından itibaren Riga’da. Noel ve Yılbaşı kutlamalarının mükemmelliğinden kimsenin kuşkusu olmamalı…Yazıyla, kışıyla, karı,yağmuru,sisi,güneşi hep burada farklı tanıdım ve hissettim. En çok gittiğim şehirlerden biri olduğu için mi bilmem ama Riga’yı çok seviyorum.

Gezgin sevgi ve selamlarımla….