Balkanların ve dünyanın en yeni ülkesi
olarak 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Kosova, 1999
yılında Sırp saldırıları nedeniyle Birleşmiş Milletler kontrolüne girip
bağımsızlığının ilanına kadar Birleşmiş Milletler korumasında yaşayan bir ülkedir.
Antik dönemde, Dardania olarak anılan Kosova’nın
bulunduğu bölge, İlkçağdan itibaren istilalara uğramış, jeopolitik açıdan
ticaret yollarının birleştiği merkez bölgelerden birisi olmuştur. Roma
İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra, Doğu Roma İmparatorluğu’na
bağlanan Kosova Orta Çağ’da Alanlar, Hunlar, Vizigotlar, Bulgarlar, Avarlar,
Slavlar gibi çeşitli kavimler tarafından istila edilmiştir.
Kosova bölgesinde, 13. yüzyılda Sırplarla
Arnavutlar arasında önemli mücadeleler yaşanırken, Osmanlıların Kosova’ya ilk
taarruzu 1388’de, I. Murat’ın emriyle gerçekleştirilmiş, I. Murat’ın
şehit düştüğü 1389 Kosova Savaşı’nda, Sırp Kralı Lazar’ın öncülüğünde
Osmanlı’ya karşı oluşturulan müttefik kuvvetler yenilmiş ve bu şekilde
Osmanlı Balkanlara kalıcı olarak yerleşmeye başlamıştır. Bu olayın en önemli
sonuçlarından birisi de Sırp Krallığı’nın Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine
girmesidir.
Fetret devrinde (1402-1413) bir süre Osmanlı
nüfuzundan çıkan Kosova, 1439 Semendire’nin zaptıyla tekrar Osmanlı
hakimiyetine girmiştir. Sırplarla yapılan İkinci Kosova Savaşıyla (1448),
Osmanlı hâkimiyeti güçlenirken, Fatih Sultan Mehmet’in seferleriyle Kosova’nın
tamamı Osmanlı egemenliğine girmiştir (1455).
17. yüzyılın başında kuzeyde Bosna, güneyde Rumeli
eyaletinin sınırları içerisinde yer alan, 1683 Viyana Bozgunuyla, 1690’a
kadar Avusturya’nın elinde kalan Kosova bölgesi, 18. yüzyılın sonu ve 19.
yüzyılın başlarında İşkodra Valisi Mahmut Paşa’nın girişimleri neticesi,
Osmanlı Devletinin merkezi otoritesinin kontrolünden çıkma sürecine girmiştir.
Tanzimat ve Islahat fermanlarında, idarî
açıdan bir takım yeni haklar tanınan Kosova, 93 Harbinden önce merkezi
Sofya olmak üzere, Niş ve Priştine yöresini içine alan Kosova Vilayeti şekline
dönüştürülmüştür. Savaş sonrası vilayet merkezi Priştine olurken, Ayastefanos
ve bu antlaşmayı düzenleyen Berlin Antlaşması ile Osmanlı egemenliği ciddi
şekilde yara almıştır. Kosova Vilayeti, Balkan Savaşlarından sonra, Londra
Antlaşması (30 Mayıs 1913) ile Sırbistan’a bırakılırken, burada nüfusun
çoğunluğunu, Üsküp Sancağının güneydoğu yönünde Müslüman Türkler ve Bulgarlar,
Yenipazar tarafında Arnavut ve Boşnaklar, Taşlıca Sancağı’nda tamamen
Boşnaklar, Pirizren, İpek ve Priştine ile Üsküp Sancağı’nın kuzey ve batı taraflarında
ise Arnavutlar oluşturuyordu.
I. Dünya Savaşından sonra Krallık Yugoslavya’sı
kurulurken, 1919-41 yılları arasında çok sayıda Müslüman, bölgeden göç
ettirilmiş, buraya Ortodoks Sırp, Katolik Hırvat ve Slovenler getirilmiştir.
1938’de Yugoslavya Krallığı ile yapılan anlaşma gereğince, 1944 yılına kadar,
Türkler ve Arnavutlar başta olmak üzere, diğer Müslüman nüfus Türkiye’ye göç
ettirilmiştir. 1941’de Faşist İtalya ile işbirliği içinde olan Arnavutluk’un
kontrolüne giren Kosova’nın bir kısmı, Hitler Almanya’sı tarafından işgal
edilmiş ve Sırplara teslim edilmiştir.
1945’te Kosova, Yugoslavya tarafından Sırbistan
Cumhuriyeti içinde özerk bölge olarak tanınırken, anlaşmalar çerçevesinde ya da
bir kısmı baskıdan kaçarak, 1953-67 yılları arasında 400 bin civarı Kosovalı
Müslüman Anadolu’ya gelmiştir. 1968 Priştine Kosova Öğrenci Gençlik
Birliği Hareketi’nin girişimiyle, Yugoslavya sınırları içinde kalmak şartıyla
Kosova Cumhuriyetinin ilanı talebinde bulunulmuştur. Sırpların baskısına maruz
kalan bu hareket, girişimlerinin ilk meyvesini, 1974’te almış ve Kosova kendi
anayasasına kavuşmuştur.
Kosova’da, 1989’a kadar karışıklıklar yaşanmıştır.
1980’de Tito’nun ölümünden sonra Sırbistan Cumhuriyeti iktidarı, Sırp
milliyetçileri, Slobodan Miloseviç önderliğinde, “Büyük Sırbistan İdeali” ile
Kosova’da büyük baskı ve zulümler gerçekleştirmişlerdir. 1989’da Kosova’nın
özerkliği kaldırılırken, ülke 1990’da Sırbistan tarafından işgal edilmiştir.
Kosova Meclisi, 7 Eylül 1990’da Kosova Cumhuriyeti Anayasa’sını ilan etmiştir.
15 Ocak 1999’daki Sırp katliamından sonra Avrupa
Birliği ekseninde yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamamış ve Sırplar
Kosova’da tam bir katliam yapmışlardır.
24 Mart 1999’da NATO’nun askeri harekâtı sonucunda
Sırplarla 10 Haziran 1999’da yapılan Kumanova Antlaşması ve Birleşmiş
Milletlerin kararı doğrultusunda; Kosova’nın sivil idaresi Birleşmiş Milletler
ve Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT), askeri idare ise NATO’nun
kuruluşu KFOR’a bırakılmıştır.
2008’de bağımsızlığını kazanan Kosova
Cumhuriyetini ilk olarak Kosta Rika, ikinci olarak ABD ve daha sonra ise
Türkiye Cumhuriyeti, Arnavutluk, İngiltere ve Afganistan tanımıştır. Bu
bağımsızlığı tanımayacağını ilan eden ülkeler ise Yunanistan, Güney Kıbrıs
Cumhuriyeti, Sırbistan ve Rusya'dır. Bu ülkelere göre burası hâlen Sırbistan´a
bağlı özerk bir bölgedir.
Peki, Kosova’nın önemi nereden kaynaklanmaktadır?
Esasında Balkan topraklarının tamamı tarih boyunca tüm medeniyetlerin ilgi
odağıdır. Avrupa’daki emperyalist devletler Asya, Akdeniz ve Afrika’nın,
zenginliklerine ulaşabilmek ve güvenliklerini garanti altında tutmak için
Balkanlarda kanlı savaşlara neden olmuşlardır. Zira Balkanlar’da hâkimiyet
sağlamak demek Akdeniz, Kuzey Afrika, Kızıl Deniz ve Hint Okyanusundan geçen
ticaret yolları üzerindeki hâkimiyetin tamamlayıcısı olmak demektir. Bölge
tarih öncesinde de insanlığın geçiş yolları üzerinde olması nedeniyle büyük
öneme sahipti. Roma, Büyük İskender, Bizans gibi büyük imparatorlukların pek
çoğunun çıkış yeri ve dünya hâkimiyetlerini sağlamadaki en önemli noktası
Balkanlardır.
Kosova coğrafi konumu nedeniyle Balkanların en
merkezi noktasını teşkil etmektedir. Tarihte bu noktaya hâkim olan medeniyet
Asya ile Avrupa arasındaki bağlantı noktasını kontrol edebilmiştir.
Kosovalı Türk gazeteci Şerafettin Ömer 1991 yılında
Priştine’de basılan Tan Gazetesi’nde şöyle yazmıştır. “Havasından mıdır
suyundan mıdır pek bilinmez, buranın insanlarının inat sürdürmede üzerine
yoktur alimallah. Büyük bir olasılıkla dik kafalılığı hiç kimseye kaptırmayız.
Politika yapması gereken birinci adamlarımızda bu huy sıkça görülmektedir. Bu
güzelim ülkenin Arap saçına dönüştürülmesinde ve burada yaşayan ulus ile
azınlıkların nerde ise birbirlerine girmesinde inat denilen faktörün aslan payı
vardır.”
Halkının yarısından fazlası yoksulluk sınırının
altında yaşadığı ve Avrupa’nın en yoksul ülkesi olan Kosova hakkındaki bu genel
bilgilerden sonra biraz da ülkenin gezilecek, görülecek yerlerinden bahsedelim.
Kosova ve çevresinde nereye giderseniz gidin
bozulmamış bir doğa görürsünüz. Buna karşın özellikle kentlerde
savaşın yıkımı dolayısıyla kültürel mirasın büyük bir kısmı yok olmuş
durumdadır. Kosova’nın en tarihi kenti olan Prizen’de, Osmanlı etkisini
çok fazla olarak görmek mümkündür. Bistrica Nehri kıyısında dolaşmanın ve
tarihi Bistrica Köprüsü’nü seyretmenin keyfine doyum olmaz. Köprünün hemen
yakınında bulunan ve Balkanlar’ın en yüksek minareli camisi olan Sinan Paşa
Camii’ni gezmenizi ve yanında bulunan Şadırvan Meydanında çay, kahve molası
vermenizi öneriyorum.
Şadırvan Meydanı’ndan kolayca görüp
ulaşabileceğiniz Eski Kale kalıntıları fotoğraf makineniz için güzel kareler
oluşturacaktır. Osmanlı Hamamı ve Lzeviska Katedrali’ni de mutlaka
görmelisiniz.
Kosova’nın başkenti Piriştina savaş
sırasında büyük bir yıkım yaşamasına karşın Fatih Sultan Mehmet adına 1460
yılında yapılan cami, 1470 yılından kalan Lap Camii, 1834 yapımı Yaşar Paşa
Camii ve Büyük Hamam halen ayakta kalmayı başarmıştır. Bu yapılar Osmanlı
mimarisinin kentte görülebilecek en önemli örneklerdir. Gracanica Manastırı da
kentin önemli bir Hıristiyan yapısıdır. Germia Park’ta oturmanın ve etrafı
gözlemlemenin keyfi bir başkadır.
Piriştina yakınlarındaki Gora köyleri
Balkan atmosferini en iyi yaşayacağınız yerlerdir. Bu köylerin dar sokakları,
evleri ve yeşilliği her gezginin görmesi gereken yerlerler. Buralarda at ile
dolaşmanın keyfine de doyum olmadığını bilmenizi isterim.
Kosova’da farklı isimlerle köfte ve börek
çeşitlerini bulabilirsiniz. Esasında Balkanlardaki en lezzetli köfte ve böreği
burada yiyebilirsiniz. Arnavut mutfağından bir tür börek olan Fliya’yı
tatmanızı öneririm. Kosova’ya özgü şerbetli hamur tatlısı olan Sut Pite’yi
denemeden sofradan kalkmamalısınız. Yemekten sonra istemeseniz de kahve
gelecektir.Kosova’da Osmanlı döneminden kalma 359 vakıf eseri bulunduğu ifade
edilmektedir. Bu eserlerin 215’i cami ve mescit, 15’i medrese, 26’sı mektep,
24’ü tekke, 42’si han, 9’u hamam, 11’i köprü, 9’u türbe, 2’si imaret, 1’i kale,
1’ i çeşme ve 4’ü saat kulesidir. Sırplar tarafından yıkılmış ya da zarar
görmüş bu eserlerin bir kısmı TİKA tarafından restore edilmiş ve bir kısmı da
edilmeye devam etmektedir.
THY ve Pegasus’un ucuz uçuşları ile gidebileceğiniz
ve her gezginin görmesi gereken ülkelerden biri olan Kosova’da otel
fiyatlarının da oldukça uygun olduğunu belirterek yazımızı noktalayalım.